Öğretmenlik Mesleğinde Ses Eğitiminin Önemi
İnsan sesi, temel konuşma ve anlaşma için doğuştan var olan bir olgudur.
Etkili bir konuşma için gerekli olan ilk şart ise iyi kullanılabilen (vurgu-tonlama ve diksiyon ile), iyi eğitilmiş bir sestir.
Mesleği ne olursa olsun kişiler anlaşabilmek için konuşmak durumundadırlar. Ayrıca mesleğini, sürekli konuşmayı gerektiren türde seçmiş kişiler için konuşmak ve buna bağlı olarak da ses eğitimi daha fazla önem kazanır.
Öğretmenlik; çeşitli bilgileri öğretim metotlarına uygun olarak, öğrenmek durumundaki kişilere aktarıp öğretilme işidir. Bunun için de etkili bir konuşma, güzel bir ifade yeteneği ve iyi eğitilmiş bir ses gereklidir. Güzel konuşamayan bir öğretmen, iyi ve özlü bir anlatım yapamaz. Çok bilgili olmak, iyi bir öğretmenlik için tek başına yeterli değildir. Tüm meslek grupları için güzel konuşma önemlidir. Öğretmenlik mesleğinde ise, sesle uzun yıllar kalabalık sınıflara hitap etmek gerekeceğinden, ses eğitimi daha büyük önem kazanır. Buradan yola çıkarak diyebiliriz ki, öğretmen adayları ileride ses kaybına uğramamaları için, ses eğitimi ve sesin korunması konusunda bilgilendirilmelidirler.
Yurdumuzda tüm ilk ve orta öğretim kurumları, bilindiği gibi çift öğretim uygulamaktadırlar. Bununla beraber sınıf mevcutları ortalama 50-60 kişi civarındadır. Bazı kalabalık yerleşim merkezlerinde bu sayı ortalama 70-80'i bile bulabilmektedir. Durum böyle olunca, öğretmenler sesini duyurmak ve mesleğini gereği gibi uygulayabilmek için, bilinçsizce sesini zorlamaktadırlar. Sonuç olarak öğretmenler, mesleğinin çok erken yıllarında ciddi ses problemleriyle karşı karşıya kalmakta ve hatta bu bilinçsiz kullanım durumu ses kaybı ile sonuçlanmaktadır. Eğilim fakültelerinde bilinçli bir şekilde yapılacak olan ses eğitimi ve sesin korunması, kullanılması hakkındaki eğitim, bu mesleki soruna çözüm getirecektir. Bunun için öğretmen yetiştiren tüm kurumlarda, mesleki formasyon derslerinin yanında, ses eğitimi dersleri de açılmalıdır.
Bilindiği üzere sesin oluşumu hava ile mümkündür. İnsan sesi için gereken hava ise, solunum organlarıyla sağlanır. Soluk alırken göğüs boşluğu, özellikle diyaframın aktif hareketi ile aşağı doğru genişler ve böylece de dışarıdaki hava burun, ağız, farenks, larenks, trakça ve bronşiollerden geçerek akciğer alveolleri içine kadar ulaşırlar. Bu arada kaburgaların inmesi ve diyaframın pasif hareketi ile göğüs boşluğunda bir daralma ve buna bağlı olarak akciğer boşluklarında yüksek basınç oluşur. Böylece hava aynı yolları izleyerek akciğerlerden dışarı atılır. Bu tür bir solunum günlük hayatımızda en sık kullandığımız solunumdur. Şarkı ve konuşma solunumu için ise, biraz farklı düşünüp soluk almamız gerekir. Uzun ve sürekli konuşmalar ile şarkı söylemek için nefesi, kalbe baskı yapmadan almak lazımdır. Akciğerlerin tümüne alınan nefes sol akciğere daha yakın olarak bulunan kalbe baskı yapar. Bunun sonucunda da nefesle zorlanma hissedilir. Oysa, akciğerlerin alt kısımları ve özellikle de diyaframa alınan nefes, kullanım kolaylığı ve rahatlığı açısından en uygun nefes alma şeklidir. Bu tür nefes alma sırasında 11 ve 12. kaburga çiftleri serbest olarak hareket eder ve diyafram ile akciğere nefes alıp vermede rahatlık sağlarlar.
Şarkı ve konuşma solunumunda kısa, çabuk ve yeterli (fazla dolu miktarda değil) soluk almak, buna karşı havayı ekonomik olarak kullanıp uzun sürede, yavaş yavaş ve derin olarak vermek esastır. Soluk tutulmamalı, rahat ve kontrollü bir şekilde kullanılıp akıcı olarak nefes alıp verilmelidir. İyi bir solunum için duruş da önemlidir. Ayakta iken dik ve iki ayak üzerinde dengeli, rahat olarak, otururken ise gene dik, rahat ve yumuşak bir şekilde durulmalıdır. Sürekli konuşma ve şarkı söylemeyi gerektiren mesleklerde sesin korunması ve sağlığı için sadece solunum ve duruş da yeterli değildir. Bunların yanında sesi yormadan kullanmak da gerekir. Özellikle yüksek tonlarda ses zorlanmamalıdır. Ses, gereğinden fazla süre çalıştırılmamalı, zaman zaman dinlendirilmelidir. Artikülasyona önem verilmelidir. Artikülasyon sadece konuşulanların anlaşılması değil, aynı zamanda solunum ve ses vermede de yardımcı olacağı için gereklidir. Ayrıca sesin türlerinden gelen özellikler de sesin fazla yorulmasına sebep olabilir.
Bunların dışında anatomik bozukluklar ile çeşitli nedenlerden kaynaklanan fiziksel rahatsızlıklar da sesi doğrudan doğruya etkiler. Bu nedenle sesi bilinçsizce kullanmamak gerekir.
Sonuçta yukarıda da değindiğimiz gibi mesleğini sesiyle yürütecek kişilere mutlaka ses eğitimi verilmelidir. Yurdumuzdaki tüm öğretmen yetiştiren kuruluşlarda ses eğitimi, ders olarak okutulmalıdır.
Zeynep Fuçucuoğlu
Rekor Sanat - Şan Öğretmeni